Yaylada Kangal ve Akbaş cinsi 10-12 adet köpeğimiz vardı. Köpekler üç sürüyü koruyorlardı. Her çobanın ve sürünün yanında 3-4 köpek bulunurdu ve koyun, keçi, inek gibi hayvanları kurtlardan (canavarlardan) korurdu. Kurtlara karşı çok saldırgan olan bu köpekler doğaları gereği aşırı korumacı ve sadık hayvanlardı.
Sürüyü koruyan köpekler, sürüye saldıran kurtlarla iyi mücadele ettikleri ve komşu yaylaların köpekleri ile boğuştukları için çoğunlukta erkek olurdu.
Ama yeni köpekler üretmek, yetiştirmek için dişi (kancık) köpekler de beslerdik. Onlar da erkek köpeklerle birlikte sürüyü korurlardı.
Dişi köpekler erkek köpeklerle çiftleşmesinden 61 gün sonra 5 ila 10 adet yavru doğururlardı. Doğan yavruların erkeklerini çift olarak alır büyütürdük. Yavrular anasını dört aya yakın emerler, bu süre içerisinde yavruların iyi beslemesi için anasına iyi yiyecekler verirdik. Daha sonra yavrulara koyun sütü ve ekmek yedirir, yavrular 6 aylık olunca birbiri ile boğuşturmaya başlardık.

Yavrulara boğuşmayı öğretirdik, kendimize ayırdığımız yavru köpekleri kardeşleri ile boğuştururken hep bizim yavruyu üste çıkartır, diğer yavruyu da altta tutardık. Üstte boğuşmaya alışan yavru büyüdüğü zaman diğer köpeklerle boğuşurken kesinlikle altta kalmaz ne yapar eder üste çıkarak boğuştuğu köpeği altına alırdı.
Yaylamızdaki köpeklerimiz birbiri ile pek boğuşmazlar, ama diğer yabancı köpeklerle karşılaştıkları zaman hemen boğuşmaya başlardı. Şayet boğuşmazlar ise biz “us kis us kis” diyerek veya taş atarak boğuşturur, zevkle seyrederdik. Bizim köpekler yabancı köpeklerle boğuşurken iş taksimi yaparlardı. Boğdukları köpeklerin birisi boğazından, diğeri sırtından, öbürü de erkek köpeğin bacak arasından ısırırlardı. Bu görev taksimini köpekler kendi aralarında hep yaparak boğuşurlardı.